LAZLARIN NÜFUSU NE KADARDIR?
Geçtiğimiz seneler KONSENSUS’un yaptığı; “Türkiye Gündemi, 2011-2012’ye Girerken Türkiye Görünümü” başlıklı araştırmanın bir bölümünü oluşturan ankette; “Kendinizi ait hissettiğiniz etnik köken hangisidir?” sorusuna, 32 bin 90 kişi kendisini ait hissettiği etnik grubu açıklarken; 392 kişi ise bu soruya yanıt vermedi. Oran çıkartılırken Türkiye İstatistik Kurumu tarafından 2010 yılında Türkiye nüfusu olarak gösterilen, 73 milyon küsur sayı temel alındı. Bu ankete göre “Ben Türküm.” diyenlerin sayısı 57 milyon 89 bin kişi; “Ben Kürdüm.” diyenlerin sayısı 8 milyon 693 bin kişi; üçüncü sırada ise “Ben Lazım” diyenlerin sayısı 1 milyon 656 bin kişi olarak belirlerdi.
Sadece 32 bin kişinin katıldığı anket ve hemen sonrasında yapılan oranlama ve sonuçların doğruluğunun tartışılmasına neden olabilecek birçok durum vardır. Bunları birazdan yazmaya çalışacağız. Bunun öncesinde başka bir araştırmadan daha bahsetmek gerekli.
2000 yılında MGK’nın üç ayrı üniversiteye (Erciyes, İnönü ve Fırat Üniversitelerine) yaptırmış olduğu fakat açıklanmayan “Türkiye’de Etnik Grupların Dağılımı” raporu, Malatya’da ki biri Alman üç misyonerin katledilmesi ile birlikte başlatılan davada, müdahil avukatların bazı belgeleri açıklamaları ile birlikte MHK’nın bu hiç açıklanmayan raporu da gün ışığına çıkmış oldu. Bu işle görevlendirilen akademisyenler, o dönemde il il, ilçe ilçe dolaşıp Türkiye Halklarının etnik ve mezhepsel profillerini çıkarttılar ya da çıkartmaya çalıştılar.
Bu rapora göre, Türk soyundan olanların yani Tatar, Türkmen, Azeri vb. gibi grupların hepsi yaklaşık 55 milyon civarında; Kürtlerin, 12 milyon 600 bin civarında; Lazların da 80 bin civarında bir nüfusa sahip olduğu bildiriliyor.
Özellikle Laz nüfusu ile alakalı ne kadar da farklı sonuçların olduğu iki ayrı çalışma.
Hemen itiraf etmek gerekirse, bizler ne o bağımsız kuruluşun yaptığı ve gerçeğe biraz daha yakın olan o ankete, ne de Devletin hazırlatmış olduğu gerçekten çok uzak olan o rapordaki bilgilere inanmaktayız.
İnsanların çoğunda şöyle bir yanlış algı bulunmaktadır:
“Nüfus ne kadar çok olursa, taleplerin kabul ettirilmesi, güç sahibi olmak, söz hakkı elde etmek, devletin sizi dinlemesi daha kolaydır.”
İlk bakışta bunun doğru olduğunu söyleyebilirsiniz. Özellikle Türkiye Cumhuriyeti’nde bu görüş yaygın kabul gören, devletin icraatları ile bunu desteklediği bir görüştür.
Maalesef.
Herhangi bir etnik kökene ait insanların nüfusu sadece bir köyü doldurabilecek kadar da olsa; ya da o halk, egemen halk olup nüfusun yarıdan fazlasını temsil de etse, eşit haklara sahip olmalılar. O dili kaç kişinin konuştuğu, o kültürü kaç kişinin yaşadığı bu noktadan sonra önemini yitirmektedir. En büyük yanlış, nüfusun çokluğu ya da azlığına göre iş yapmak, kararlar vermektir. Bunu, ülkemizdeki siyasetçiler çok sık yapmaktadırlar ve aynı sıklıkla hataya da düşmektedirler. Oy kaygıları ile kültürel hakları geri iade etmeye kalkıştığınız da, sıralama da nüfusu çok olan halkı başa alırsınız ki, bu da yapılabilecek en büyük haksızlık olur.
Lafı çok uzatmadan araştırma sonuçları ile ilgili birkaç paragraf eklemek gerekir.
Birinci ankette, yani gerçeğe yakın olduğunu düşündüğümüz anketin sonuçları hakkında şunları söyleyebiliriz.
Türkiye Cumhuriyeti’nde bugüne kadar resmi olarak herhangi bir “Etnik nüfus sayımı” yapılmamıştır. Türkçü ve başka halkların varlıklarının yakın zamana kadar hep inkâr edildiği bir devlet yapısında, böyle bir nüfus sayımına gidilmesi zaten abes kaçardı. Gidilmiş olsa bile sonuçların ne kadar doğru olacağı tartışılırdı.
Bu tür anketlerin neye göre yapıldığını, nasıl tamamlandığını tam olarak bilmesek de şahsen Lazların özel bir durumu olduğunun, muhtemelen bu araştırmayı, anketleri yapanların gözünden kaçmış olacaklarını düşünmekteyim.
Şimdi siz bir kişiye; “Kendinizi ait hissettiğini etnik köken hangisidir?” diye sormadan önce o etnik kökenleri tam olarak sorunun muhatabına anlatmanız gerekmektedir. Bundan da önce sizin, bu etnik kimlik hakkında her şeyi biliyor olmanız gerekmektedir. Yani Lazların kim olduklarını, Pomakların, Süryanilerin, Zazaların vb halkların kimler olduklarını bilmek zorundasınızdır.
Böyle bir soruda karşınızda ki kişinin, “Laz” ve “Lazlık” hakkında tam ve net bilgilere sahip olmama olasılığı bir hayli yüksektir. Günümüzde çoğu Karadenizlinin kendini “Laz” olarak görmesi, ya da öyle sanması, bu soruya verilecek cevapların yanlış olmasını sağlayacaktır. Yani siz bir Samsunluya, ya da bir Trabzonluya ya da Zonguldaklıya bu soruyu sorduğunuzda, çoğu kendisini “Laz” olarak tanımlayacaktır. Bu da sizin anketinizdeki “Laz” sayısını artıracaktır.
Bu soruyu sormadan önce karşınızdakine Laz kimliğini çok iyi açıklayabilmeniz gerekli. Şimdi buradan Lazların otokton olarak yaşadıkları Atina, Arthaşeni, Vitze, Xopa, Arkabi, Çxala, Vija gibi ilçelerin dışında Lazların bulunmadığı anlaşılmamalıdır!
Lazlar bugün Anadolu’da hatta dünyada çok farklı bölgelerde yaşamaktadırlar. Zonguldaklıların ya da Samsunluların çoğunlukla Laz olmadıkları doğrudur. Fakat Zonguldak’ın Devrek ilçesinde doğmuş biri olarak, ekonomik imkânsızlıklardan ötürü o bölgelere birkaç nesil önceden gidip yerleşen ve çoğunun Türkleştiği Lazların sayıları azımsanmayacak kadar da çoktur.
Daha açıklayıcı bir dille izah etmek gerekirse, bugün Türkiye’de “Lazlığın” ne demek olduğu tam olarak anlaşılamadığından, kişinin kendisini “Laz” olarak tanımlaması doğru da olabilir yanlış da. Hatta eksik de… Çünkü özellikle 93 Harbinden sonra bugünkü Gürcistan sınırları içerisinden Anadolu’ya gelen muhacir Lazların çocuklarının çoğunda doğal olarak Lazlıklarından geriye sadece tatlı anılar kalmıştır. Yani birçoğu Laz olduğunun bile farkında değildir. O kadar farklı bölgelere göç eden Lazlar vardır ki; yerleştikleri bölgelerde hızla asimile olmuşlardır. Zaten devletin politikası, bu iş için bilenmiş bir bıçaktı.
Bunun da dışında sadece Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan Lazların sayısı için yukarıdaki kriterler geçerli olabilir. Peki bu coğrafyanın dışındaki Lazlar ne olacak?
Müslümanlığı kabul etmeyip Hıristiyan kalmayı tercih eden ve mübadele ile Yunanistan’a gönderilen Lazların varlığından da bahsediliyor. Gürcistan’da Gürcü olmaya zorlanan Lazlardan… Bu sayıları arttırmak mümkündür.
Lazların gerçek nüfuslarını tahmin etmek zordur. Hata yapılma olasılığı yüksektir. Belki bir nüfus aralığı tahmini yapılabilir fakat yukarıdaki anket ve raporda olduğu gibi net sayılar vermeye kalkmak, hata payını arttırır.
Size örnek olarak sunduğum ikinci raporda, yani MGK’nın hazırlatmış olduğu raporda Türklerin nüfus sayısı hesaplanmasında “Soy” baz alınmıştır. Yani Azeriler, Tatarlar, Türkmenler gibi… Bu kriterleri göz önüne alırsak ortaya bir de Lazların soydaşları Megreller çıkmaktadır. Bir Laz ile bir Megrelin, Azeriler ve Türkler kadar yakın olduklarını hesaba katarsak, Laz nüfusunun içine Megrelleri de katmak bence doğru olanıdır. Sadece 2 milyon Megrelin hâlen Faşist Gürcistan Devletinde asimilasyona maruz kaldıklarını ve hızla “Kartveli” yani Gürcüleştirildiklerini düşünürseniz, devleti olmayan halkların nüfuslarının sayımlarının ne kadar zor bir iş olduğu anlaşılır.
Daha başka bir durum Lazların sürgün edildikleri Sibirya ve Orta Asya ülkeleri…
Elbette ki yukarıdaki sayımlar Türkiye Cumhuriyeti içerisindeki halkları kapsamaktadır fakat bizler yorum yaparken daha kapsamlı düşünmek zorundayız.
Bugün, şundan emin olun; Laz olmadığı hâlde kendisini Laz olarak tanımlayan vatandaşların sayısı ile, kendisinin aslında Laz olduğunu bilmeyen kişilerin sayısı hemen hemen aynıdır. Buna ek olarak, uğradığı asimilasyondan ötürü, kendini tamamen Türk sanan, Türk sanmakta azimli olan kişilerin sayısı da az değildir. Şimdi bu üç ana durum söz konusu iken soruların hangi türdeki Laz’a denk geleceği ve anketin nasıl sonuçlanacağı merak edilir? Yukarıdaki iki farklı anketin iki farklı sonuç çıkartması, bu nedenlerden dolayı olabilir.
Laz olmayan Lazlar…
Laz olduğunu asla bilmeyen, farkında bile olmayan Lazlar…
Laz olduklarını bilip, Türklükte ısrar eden ve böyle bir soru sorulduğunda seve seve; “Ben kendimi Türk” hissediyorum diyebilecek olan Lazlar…
Varın gerisini siz tahmin edin.
Bu nedenle söylemek gerekir, Lazların nüfusları yönünde yapılacak her çalışma eksik kalacak ve hata payı çok ama çok fazla olacaktır.
Bu gibi durumlar diğer halklar içinde geçerlidir. Örneğin Kürtlerin sayısı hesaplanırken; Zazaların durumu nasıl gösterilmiştir? Yani bugün Zazaların çoğu kendilerini Kürt olarak görmemekte, hatta bu konuda bildiriler, deklarasyonlar yayınlamaktalar. Kürtlerin büyük bir çoğunluğu da Zazaların Kürt olduklarını ve Zazaki’nin Kürtçenin bir diyalekti olduğunu söylemekteler. Şimdi Kürtlerin nüfusu hesaplanırken bu durum dikkate alınmış mıdır?
Ya da bu anketlerde Çerkezlerin sayıları nasıl belirlenmiştir. Dağıstanlılar, Ubıhlar, Osetler, Abazalar, Abhazlar, Balkarlar, Çeçenler gibi farklı dilleri konuşan halkların bile Çerkez adıyla anıldıkları bir coğrafyada, tam olarak nasıl bir sayım yapılmalıdır?
Bu anketlerde Süryanilerin nüfusları da belirlenmiştir. Allah aşkına, Süryaniler bugün sürgüne uğratılmış bir halk olarak hangi anket; “Anadolu’da şu kadar Süryani vardır!” sorusuna doğru cevap olabilir?
Pomakların muhacirliği ve çoğu Pomak’ın Pomaklığının bile farkında olmaması; Balkanlardan muhacir gelenlerin hep Türkler olduğunun sanılması gibi durumlar…
Bunların hepsi, aslında doğru bir şekilde sayım yapmayı zorlaştırmaktadır.
Gene de biri bana sence Anadolu’da Lazların nüfusu ne kadardır diye sorsa; önce yukarıdaki açıklamaları kısaca anlatmaya çalışır ve ondan sonra 500 bin ile 2 milyon arası olabilir, derim. Ve hemen arkasından Megrellerden bahseder, onları da bu sayıya dâhil ederek; Megrel soydaşlarımızla birlikte 3 milyonun üzerinde bir sayımızın olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim, derim.
Fakat asla, çoğu insanın yaptığı gibi nüfusu fazla gösterme çabasına girmem.
En başta da belirttiğimiz gibi bu; “Nüfusun çok olması gerekliliği!” yanlışına düşmek doğru değildir. Anadolu halklarının büyük bir çoğunluğunda bir “telaş” hâkimdir. Yani nüfusu ne kadar çok gösterirsek o kadar çok kimliğimizi korumuş olacağız, o kadar çok söz sahibi olacağız diye bir hâl vardır.
Arkadaşlar, burada asla unutmamamız gereken bir durum söz konusudur. Nüfusun fazlalığı, eğer o halkın çoğunluğu kimliklerini çok kıymetli görmüyor ise, önemsizdir. 1 milyon değil, 30 milyon da olsanız, eriyip gidersiniz.
Daha açık bir yüreklilikle söylemek gerekirse; Anadolu’da kimliği için dili için pek de uğraşmayan, hatta önemli bulmayan 3 milyon Lazın olmasındansa; diline kimliğine sahip çıkan, çocuklarına ilk olarak Lazca öğreten, anadillerine saygı duyan, kültürel farklılıklarını asla göz ardı etmeyen 10 bin Laz olması daha önemlidir. Emin olun Lazca ve Laz kimliği, o 10 bin kişi ile daha iyi korunur.
Diğeri kuru kalabalıktır.
(Murat Murğulişi)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder